Nasıl Hamile Kalınır ?

Gebelikte Vajinal Kanalamar


Hamilelik döneminde kanamalar en çok hangi aylarda görülür?
Hamilelik döneminde kanamalar özellikle 2 dönemde daha sık görülür. Bunlar hamileliğin ilk birkaç ayı ve son aylarıdır. Aşağı yukarı ilk aylarda %25 oranındaki
 
 gebeliklerde kanama görülür. Her kanama düşük belirtisi değildir. Bu kanamaların büyük çoğunluğu ilaç tedavisi ve yatak istirahatıyla düzelir. Hamilelikte kanamalar, ilk 3 ayda sık görülürken; 4, 5 ve 6. aylarda nadiren kanamaya rastlanır. Doğuma yaklaşılan aylarda da tekrar kanamalar görülebilir. 

Bu kanamaların belirtileri nelerdir?
İç çamaşırında kanama görülür. Birkaç saat önce kasıklarda ve belde bir ağrı hissedilir. Bu ağrı regl sancısı gibi olabilir. Ancak kanama, sancısız da başlayabilir. 

Hamilelik döneminde görülen kanamaların nedenleri nelerdir?
İlk üç aydaki kanamaları direk düşük tehlikesi olarak kabul ediyoruz. En erken olan kanamalar "imtiyantasyon kanaması" dediğimiz; daha bebek rahmin içine yerleşirken oluşan kanamalardır. Yani bebeğin rahmin duvarlarına yuvalanma kanamasıdır, bebek kendine rahim duvarında bir yer açıp oraya yerleşir. O yeri açarken birkaç damla kan gelir. Birçok hamilelikte gözükebilen bu kanama çok önemli değildir. 

Hamilelik döneminde zorlamalarla ve ağır kaldırmalarla oluşan, rahmin kasılmasından kaynaklanan kanamalar vardır. Rahmi problemli olan, miyomu olan ve rahminde şekil bozukluğu olan bayanlarda hamileliğin ilk aylarında kanamalar gözükür. Bu kanamalarda düşük riski daha yüksek olarak kabul edilir. 

Üçüncü aya doğru yaklaşırken, bazen "plasenta previa" denilen bir probleme rastlanır. Normalde bebeğin yanında plasentası vardır. Plasenta, karaciğere benzeyen sünger gibi bir organdır. Annenin kanı, bu plasentanın içine akar; plasentadan da göbek kordonuyla bebeğe ulaşır. Normalde bebek aşağıda, plasentası da üstünde durur; aralarında da bir kordon bağı vardır. Bazen hatalı yerleşim olabilir. Eğer bebek üste, plasenta da alta yerleşir ise ufak bir zorlamayla, cinsel ilişkiyle, ağır kaldırmayla vs. bu plasentadan kan akar. Bu plasenta aşağıda kaldığı sürece ara ara kanamalar olur ve düşük riskinden söz edilir. Plasenta, çoğunlukla rahim büyüdükçe yukarıya doğru çıkar, hep aşağıda kalmaz. Eğer yukarıya doğru çıkmazsa; bütün hamilelik boyunca kanama görülebilir. En sık kanama nedenlerinden biri budur. 

Doğuma yaklaşılan dönemlerde olan kanamalar ise, genellikle erken doğum işaretidir. Rahim erkenden kasılmaya başlar ve rahim ağzının açılmasıyla kanamalar görülür. 

Hamilelik döneminde görülen kanamaların tedavileri nelerdir?
İlk üç ayda görülen kanamalara progesteron ilacı verilir. Hastalar genellikle, bu ilacın bebeğe dokunabileceğinden şüphelenir. Ancak bu ilaçlar bebeğe herhangi bir zarar vermez. Progesteron, zaten bütün kadınlardan salgılanan bir hormondur. Görevi rahmi gevşetmektir. Rahim gevşesin, yumuşasın ve kasılıp bebeği atmasın diye vücut kendi üretir. Kanaması olan, daha önce düşük yapmış ve tüp bebek gibi yöntemlerle zor hamile kalmış kişilere, düşük yapmasınlar diye bu progesteronlar verilir. Eğer kanama anneden kaynaklanıyorsa; rahim kasıldığı için, plasenta previa gibi nedenlerden kaynaklanıyorsa progesteron ve yatak istirahatı verilmesiyle kanamalar durur. 

Ancak diğer bir grup daha vardır. Bebekte sağlıksız bir durum varsa; yani bebek artık canlı değil ve vücut bebeği atmak istiyor ise bunu progesteron tedavisi durduramaz. Hamileliğin son üç ayındaki erken doğum tehdidiyle beraber gelen kanamalarında ise yatak istirahatı olmalıdır. İstirahat, bu aşamada birinci tedavidir ve bol sıvı alımı önemlidir, hatta hafif kanamalarla gelen erken doğum tehlikesi vakalarına ilk iş hemen serum takılıp vücudun sıvısı arttırılır. Bol sıvı alımı ve yatak istirahatıyla beraber doğum durdurucu ilaçlar kullanılır. Böylece çoğunlukla kanamalar durdurulur. 

Kanamaların durmaması sonucu oluşan tehlikeler nelerdir?
Kanamaların durmaması sonucu düşük veya erken doğum görülür. İlk üç ay içinde problem anneden; yani rahimden kaynaklanıyor ise kanamalar durur. Uygulanan tedavilere rağmen eğer bebek düşerse, bu durum bebeğin sağlıksız olduğunu gösterir. Son aylarda yaşanan erken doğumu durdurmak için hastanın çok geç kalmadan, yani bir iki damla kan görünce veya hafif bir sancısı olması durumunda hastaneye gelmesi gerekir. Böylece hemen ilaç verilir ve erken doğum durdurulur. Ancak evde saatlerce ağrı çekip ondan sonra gelirse rahim ağzı açılmış olur ve doğum durdurulamaz. 

Kanamaların, erken doğum ve düşük dışında anneye verdiği zararlar nelerdir?
Plasenta previa dediğimiz tehlikenin dışında bir de "ablasyo" denilen bir durum vardır. Doğum başlayınca plasenta yerinden kopar ve şiddetle kanama başlar. Bu iki kanama çeşidi de anne hayatını tehdit eder. 

Kanamalar için önlem almak mümkün mü?
Koşulların uygun olduğu yerlerde, hamilelere her kontrollerinde ultrason yapılması gerekir. Ultrason, plasentanın yerini gösterir. Plasentanın yerinin normal olmadığı tespit edilirse; anne, dikkatli olması ve cinsel ilişkiye girmemesi için uyarılır. Eğer anne bunlara dikkat edip zorlayıcı hareketlerde bulunmazsa, bunlardan kaynaklanan kanamalar engellenir. Önceden ultrasonla tespit edilirse; plasenta previa için de önlem alınabilir. Hastaya istirahat verilir ve kanama engellenir. Ancak bebek sağlıksız olduğu için vücut bebeği atmaya çalışıyorsa; bunun için yapılacak fazla bir şey yoktur. Erken doğum açısından bakıldığında, hasta daha önce doğum yapmış ise bize yol gösterir; "Daha önce sekiz aylık doğum yaptım, hamileliğim kanamalı geçti." gibi. Bu tip problemler genellikle tekrarladığı için daha önceden önlem almak mümkündür. Hamileliğin 4, 5. aylarında ultrasonla veya alttan muayeneyle rahim ağzının kalınlığı ölçülür. Eğer rahim ağzı çok ince ve açılmaya hazırsa bu hastaların rahim ağzına dikiş konulabilir. Dikişle birlikte rahim ağzı büzülerek kapatılır ki; kanama olmasın ve erken doğum başlamasın. Eğer hasta iyi takip edilirse birçok şey zamanında fark edilip önlenebilir. 

Düşüklerde yaş ne kadar ileriyse; düşük oranı o kadar yüksektir. Ancak, kanamalı gebelik oranları aşağı yukarı aynıdır. 

Anne adaylarına önerileriniz nelerdir?
Anne adayları mutlaka kontrollere gitmelidirler. 4, 5. aylarda hasta rahim ağzına baktırmak için aşağıdan kontrol edilmelidir. Toplumumuzda "alttan kontrol olursa doğum ve kanama olur" diye bir takım inanışlar var. Hastalar bu tip şeylere kesinlikle inanmasınlar. Doktorları muayene etmek istiyorsa vajinal muayeneyi olabilirler, bu muayene, hamilelikte herhangi bir zarar teşkil etmez. Aksine, olabilecek bazı problemleri önceden haber verip engellememizi sağlar.

0 yorum :

Gebelikte Göğüsten Süt Gelmesi



Her iki memeden kendiliğinden , sütlü akıntı gelmesi galaktore adı verilir.Memelerden sütlü akıntı gelmesi gebelik sırasında veya gebelik bittiğinde görülebilir.Bu yaklaşık
 iki yıl kadar sürebilir ve emzirme bittiğinde kesilir. Gebelik veya emzirme olmaksızın memelerden sütlü akıntı gelmesi fizyolojik , kullanılan ilaçlara bağlı veya hormonal nedenlere bağlı olabilir.

Fizyolojik olarak; memenin elle aşırı uyarılması , meme başlarının emilme şeklinde uyarılması buna yol açabilir.Tanı ve tedavi için uyarı kesilerek akıntının devam edip etmediğine bakılır.

Başka problemler nedeniyle kullanılan ilaçlar da galaktoreye sebep olabilir. Bu ilaçlar arasında en sık ülser ilaçları, doğum kontrol ilaçları, antiemetikler(bulantı giderici ilaçların bir kısmı) ve antidepresanlar sayılabilir. Ayrıca kronik morfin kullananlarda da görülebilir.

Endokrinolojik sebepler ise kolayca açıklanamaz.Böyle durumlarda serum prolaktin seviyesi oldukça yardımcıdır. Prolaktin, hipofiz ön lobundan salgılanan bir hormondur. Görevi memeden süt salınımını sağlamak, diğer hormonlarla birlikte memenin gelişimine katkıda bulunmaktır. Gebelik ve doğum olmaksızın prolaktin seviyesindeki artış hipofize ait tümoral bir kitleyi düşündürmelidir. Hastalarda kitleye bağlı baş ağrısı ve görme bozukluğu vardır. Tanı için görme alanı muayenesi yapılır.Kafa grafisi ile büyük bir hipofizer kitle ortaya çıkarılabilir. Daha küçük kitleler için bilgisayarlı tomografi ya da magnetik rezonans çekilebilir. Kitlenin boyutuna ve medikal(ilaç) tedavisinin sonucuna göre cerrahi eksizyon ve radyoterapi(ışın tedavisi) planlanabilir.

Bunların dışında hipotalamik kitleler, enfeksiyonlar, vasküler(damarsal) ya da dejeneratif hasarlar, ektopik(normal yeri dışında) prolaktin salgılayan bronkojenik karsinoma, göğüs duvarına ait lezyonlar; herpes zoster, cerrahi skarlar da galaktoreye sebep olabilir.

Eğer galaktore kontrol altına alınamıyor , hastanın sosyal ve seksüel yaşamını etkiliyorsa ayrıca gelecekte gebelik planı yoksa cerrahi ile tüm kanallar çıkarılabilir.

0 yorum :

Gebelikte Migren

Hamilelikte migrene çok sık rastlanıyor. Bunun sebebi kadınların kokuya, ışığa ve gürültüye karşı hassasiyetleri.
 

Nedeni de hormonlardan kaynaklanıyor. Bununla birlikte hamilelik döneminde migrene sık rastlandığı da dikkat çekiyor. 

Araştırmalar, migren krizlerinde görülen artışı ise, yorgunluğa, adet dönemine ve en ilginci de kimi gıdalara bağlıyor...

Her 10 kişiden birinin migrenden şikayetçi olduğunu biliyor muydunuz? Migren belli aralıklarla tekrar eden dayanılmaz bir başağrısı. Çoğu durumda migren, mide bulantısı ve kusmayı da beraberinde getiriyor. 

Görme bozuklukları ortaya çıkıyor
Klasik migrendeyse görme bozuklukları ortaya çıkıyor. Uzmanlar bu durumda hastanın çakan ışıklar ve göz kararması tecrübe ettiğini söylüyorlar. 

Kimi migren hastalarının başağrıları mide bulantısı kusma gibi mide rahatsızlıklarını da beraberinde getiriyor. Başağrısı başladıktan sonra, pek çok kişi parlak ışığa dayanamıyor ve daha loş mekanlarda kalmak istiyorlar.

0 yorum :

Gebelikte Hemoroid


Eğilimi olan kişilerde gebelik, uzun süre ayakta kalma ve ilerleyen yaşla bacaklarda ve genital bölgede varisler oluşabilir. Varisin oluşmasına sebep büyüyen rahmin
 
 bacaklardan gelen toplardamarlara bası yapması sonucu kanın bacaklarda göllenmesiyle toplardamarlarda genişlemelerin oluşmasıdır. Gebelik ilerledikçe belirginleşir. Tedavi daha çok periyodik dinlenme, ayakların kaldırılması ve elastik çoraplarla sağlanır. Yürüyüş ve akşamları 15-20 dakika süreyle bacakları hafif soğuk suda dinlendirme de şikayetlerin giderilmesinde yararlı olacaktır. Cerrahi düzeltme gebelikte önerilmez, ancak semptomlar çok şiddetli ise düşünülebilir. Vulvadaki varisler için lastik köpük pedlerle askıya alma işlemi yapılabilir. 

Hemoroid oluşumu da rektum (son barsak) toplar damarlarında basıncın artması ve toplar damarlardan dönüşün uterus tarafından engellenmesi ile gebelikte agrave olur. Ayrıca gebelikteki hormonlar, kabızlık ve kilo artışı da sebepler arasındadır. Aslında bir çeşit varistir.
En sık yakınmalar makadda ağrı, kanama, kaşıntı ve akıntıdır. Ilık oturma banyoları ve dışkıyı yumuşatıcı tedbirler ile şikayetler azaltılabilir. Uzun süre ayakta durmaktan, sert sandalyelerde uzun süre oturmaktan sakınmak gerekebilir. Bu önlemlere rağmen şikayetleriniz geçmezse doktorunuz size kabızlık önleyici tedavi veya makad bölgesine topikal anestetik etkisi olan lokal krem, fitil tedavisi uygulanabilir

0 yorum :

Gebelikte Bulantılar Ve Kusmalar

Hamileliğin en sık rastlanan belirtilerinden biri, ilk birkaç ay içinde genellikle sabahlan görülen, bulantı ve kusmalardır. Bazı ülkelerde "sabah hastalığı" adı verilen bu
 
 rahatsızlıktan, hamile kadınların yaklaşık yarısı etkilenir ve hamileliğin, bedensel olarak hissedilen ilk belirtisi olabilir.

Bulantı ve kusmalar, normal hamileliğin bir parçası sayılır ve sizi çok rahatsız ediyor olmaları durumunda bile, herhangi bir kaygı duymanıza gerek yoktur.

Nedenler
Hamilelik dönemi bulantılarının kesin nedenleri bilinmemekle birlikte, kan dolaşımınızdaki hormonların -özellikle de progesteronun- düzeylerinin artmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Bazı uzmanlar da, hamilelik döneminde fazladan üretilen östrojen ve progesteonu kanda hep belirli bir düzeyde tutmak için üretilen "insan kor-yon gonadotropini" (HCG) adlı hormonun üretilmesine de bağlı olabileceğini ileri sürmektedirler. Gerçekten de, HCG'nin üretilmesi, bulantının başlamasıyla çakışır.

"Eyvah! Gene mi!" Hamilelik bulantıları, insanı genellikle en uygunsuz, en olmadık durumlarda yakalar.

Kan dolaşımına bu apansız hormon akını, midenizin iç zarını tahriş ederek, hissetmekte olduğunuz baş dönme¬sini ve bulantıyı artıra¬bilir. Ayrıca, kan şeker düzeyinizi de etkileyerek, kendinizi ya çok aç hissetmenize ya da mi¬denizin bulanmasına yol açar. 

Ne zaman başlar? 
Bulantı ve kusmalar, genellikle gebeliğin 6. haftasına doğru başlar, 10. haftaya doğru azalır, 13. haftaya doğru kaybolurlar. Bazı hamile kadınlarda 16. haftaya kadar sürdükleri görülürse de, daha uzun sürmelerine çok ender rastlanır.

Bazı kadınlar, bu hamilelik dönemi bulantıları döneminde kendilerini öylesine halsiz hissederler ki, ruhsal çöküntü içine girer, bu korkunç bulantılardan ömür boyu kurtulamayacakları duygusuna kapılırlar.

Uzmanlar, bazı kadınlar hamilelik bulantılarından etkilenirken, bazılarının etkilenmeme-sinin nedenini henüz aydınlatamamışlardır. Aynı kadında bile, bulantıların şiddeti, bir hamilelikten öbürüne değişik olabilir ve bir ha­mileliğinizde bulantılardan etkilenmeniz, bir sonrakinde de aynı sıkıntıları çekeceğiniz an­lamına gelmez.

Hamilelik dönemi bulantılarının belirtileri kadından kadına ve gebelikten gebeliğe deği­şir. En yaygın belirti baş dönmesi, öğürme ve kusma ile halk arasında "aşerme" ya da "aş-yerme" adı verilen bazı yiyeceklerden ve ko­kulardan tiksinmedir (bu arada bazı yiye­cekleri de sürekli yeme isteği duyar).

Hamilelik bulantıları, kusmayla sonuçlanır, Birçok hamile kadın, midelerinde sürekli (ama özellikle sabah uyandıklarında şiddetlidir) bir altüst olma hissederler. Bazıları yalnızca hafif bir bulantı hissederken, bazıları her yemekten sonra mutlaka kusarlar.

Sabah hastalığımı?
Hamile kadınların büyük bölümü bulantı duygusunu en çok sabahlan hissettikleri için, bu bulantılara "sabah bulantıları" da denmekle birlikte, birçok hamile kadın da bulantıları akşamüstleri hisseder. Aslında, her zaman başlayabilir ve çoğunlukla insanı en uygunsuz durumlarda, sözgelimi bir mağazada alışveriş yaparken yakalarlar.

Bulantı ve kusmaların yanı sıra, dilinizdeki tat cisimciklerinizde bir değişme ya da ağzınızda madeni bir tat gibi başka belirtiler de fark edebilirsiniz. Bir zamanlar çok sevdiğiniz bazı besinlerden tiksindiğinizi ya da daha önce hiç mi hiç sevmediğiniz besinleri canınızın çok fazla istemeye başladığını (aşerme) hissedebilirsiniz. Bu arada midenizde gaz toplanmasının gerçek bir soruna dönüştüğünü fark edebilirsiniz. Özellikle bazı sebzeler ya da baharatlı besinler, çok fazla gaz yapmaya başlar: Bu durumda, deneme-yanılma yöntemini kullanarak hangi besinlerin size dokunduğunu bulmanız ve onlardan uzak durmanız gerekir. Genellikle, taze, özel işlem görmemiş besinler bakımından zengin bir yemek rejimi, bu sorunu önleyecektir. Evinizde bol bol meyve bulundurun ve çalışmayı sürdürmekteyseniz, gün içinde ne zaman açlık hissederseniz atıştırmak için, birazını da yanınıza alın.

Tedavi
Hamilelik dönemi bulantıları, size de5 bebeği­nize de zarar vermez; ama sıkıntılarıyla yaşa­mınızı güçleştirdiklerinden, bazı önlemler al­manız yararlı olur. Ayrıca, birçok besini gör­mek bile midenizin kalkmasına yol açabildiği halde, tam da bu dönemde, gerektiğince iyi beslenmeyi sürdürmeniz gerekir.

Nedenleri kesin olarak aydınlatılamamış da olsa, bulantılarda kan şekeri düzeyiniz kuşku­suz önemli rol oynadığından, günde iki ya da üç kez karnınızı tıka basa doyurmak yerine, her iki üç saatte bir, azar azar, karbonhidrat bakımından zengin yiyecekler yemeniz iyi olur. Böylece hem kanınızdaki şeker düzeyi aşağı yukarı değişmeden kalır, hem de sin¬dirim sisteminizi aşırı yüklememiş olursunuz.

Bazı besinlerin ya da kokuların bulantıları başlattığını fark edebilirseniz, bunlardan uzak durun; grissini ya da meyve gibi yumuşak, sindirimi kolay besinleri yeğleyin. Ayrıca, karbonhidratlar bulantı duygusuyla savaşmayı kolaylaştırdıklarından, kepekli ekmek, pirinç, patates, çiğ sebze yemeye çaba gösterin.

Çoğunlukla sorun yaratan besinler, aşırı kat ve sıvı yağ kullanılmış, kızarmış ya da ağdalı şekerli besinlerdir. Bunları yemekten kaçının ve olanak varsa, canınızın çekmemesi için, ailenizin öbür üyelerine de bu tür yiyecekler hazırlamayın.

Sabah gözünüzü açar açmaz ilk hissettiğiniz şey bulantıysa yatağınızın, yanı başında bir bardak süt ya da meyve suyu ile bir-iki bisküvi ya da bir dilim kızarmış ekmek dilimi bulundurup, uyanır uyanmaz, yatağınızdan kalkmadan bunları yiyin: Böylece kan şeker düzeyiniz yükselecektir.

Bulantılarınız ne kadar şiddetli, rahatsı edici olsa da, ruhsal durumunuzu etkilemelerine fırsat vermeyin. Sürekli midenizin altüst olduğunu ve bulandığını hissetmek kuşkusu2 hoş bir şey değildir; ama unutmayın ki, bunlar bir süre sonra geçecek ve hamileliğiniz yeniden normale dönecek, sonra da çok istediğiniz bebeğiniz dünyaya gelecek ve ilk aylardaki bu sıkıntıların anısı bile kalmayacaktır. En önemli şey, bulantı ve kusmaların sizi canınızdan bezdirmesine, gereksiz bir stres durumu yaratmasına olanak vermemenizdir: Biraz dişinizi sıkın ve bunları, bedeninizdeki olağanüstü değişikliklerin bir parçası olarak kabul etmeye çalışın.

Eylem planı
Gündüzleri belirli aralıklarla dinlenin. Çalışıyorsanız, çalışma arkadaşlarınızla bu konuda konuşun.

Dar giysiler giymekten kaçının.

Bulantıyı bastırmak için yanınızda grissini, yoğurt, çiğ sebze gibi atıştırılacak bir şeyler bulundurun.

Doktorunuz gerekli görmedikçe, hiçbir ilaç almayın.

Dikkat
Gerek katı yağlı, gerek sıvı yağ Sı yiyeceklerden elden geldiğince sakının.

Karbonhidratlar bulantıya iyi gelirler: Pirinç, patates, kepek ekmeği ve çiğ sebzeler yiyin.

Mide gazı, bir sorun olabilir: Taze yiyeceklerle basit bir yemek rejimi uygulayın.,

Sigara dumanından ve alkolden sakının.

Uyarı ve öneriler
Duygusal gerilim, durumu daha da beter kılabilir. Meditasyon gibi bazı gevşeme teknikleri, bu konuda yardımcı olabilir. Ayrıca, sinirlendirici, gerginlik yaratacak her türlü durumdan kaçının.

Aklınızı elden geldiğince başka şeylerle meşgul edin. Kafanızı bulantılara takmanız, onları daha da şiddetle farketmenizden başka şeye yaramaz.

Hamilelik dönemlerinde aynı sıkıntıları çekmiş arkadaşlarınızla, yakınlarımda, komşularınızla konuşmanız, sandığınız kadar uzun sürmeyeceklerini öğrenerek içinizin rahatlamasını sağlayabilir.

Yeterince dinlenmeye dikkat edin: Yorgunluğun hamilelik bulantılarını artırdığı kesindir. Etkinliklerinizi azaltarak, aşırı yorulmaktan kaçının ve olanak varsa, gündüzleri, kısa şekerlemeler yapabilecek biçimde zamanınızı planlayın. Geceleri uykunuzu iyice almaya dikkat edin.

Bir günlük tutarak bulantı nöbetlerinizin başlama saatlerini not etmek günlük sıkıntılarınızın ne zaman başlayacaklarını önceden kestirmenize yardım edecektir.

Doktorunuzun yardımı
Kan dolaşımınızda, dolayısıyla da bebeğinizin kan dolaşımında pek çok kimyasal madde bulunduğundan, hamilelik bulantı ve kusmalarını önlemek ya da hafifletmek konusunda doktorların ellerinden pek az şey gelir. Doktorunuza sormadan, eczanelerden reçetesiz satılan hiçbir ilacı satın almayın. Çok fazla bulantı hissediyorsanız, doktorunuza antiasitleri (mide asidini azaltan ilaçlar) kullanıp kullanamayacağınızı sorun; bunların yaran olabilir.

Şiddetli kusma
Günde birkaç kez kusuyorsanız ve hiçbir yiyeceği mideniz kabul etmiyorsa, doktorunuz size hamileliğin ilk birkaç ayında zararsız olan kusmayı önleyici ilaçlar yazabilir. Bu ilaçlar, kusma refleksi sinir etkinlikleri tarafından uyarılırken, beyinde kusma alıcılarının işlevini engelleyerek etki yaparlar.

Bu tür tedaviye yalnızca durumunuzun çok kötüleşmesi ve uzaması durumunda başvurulur. Hamile bir kadının sürekli kusması ve hiçbir şeyi sindirememesi çok ender bir durumdur: 1 000 kadından yalnızca yaklaşık 3'ü böyle etkilenir. Tedavisi genellikle hastaneye yatırılarak, yitirilen sıvı ve elektrolitlerin yeniden verilmesine (serum) dayanır. Bu çok ender ağır durumlarda bile, bebeğin olaydan etkilenmesine çok ender rastlanır.

Çareler
Bitki çayları içmek.

İçinizde tiksinti uyandırıcı yiyeceklerden ve kokulardan uzak durmak.

Yatağınızın yanında, sabah kalkar kalkmaz atıştıracağınız bir şeyler bulundurmak.

Gereksiz tartışmalardan, sıkıcı ortamlardan kaçınmak.

Çok sigara içilen, dumanlı yerlerde bulunmamak.

0 yorum :

Gebelikte Kabızlık


Hamilelikte karşılaşılan en can sıkıcı durumlardan biri hiç şüphesiz kabızlıktır, kadınların yaklaşık %50’si hamileliklerinin bir döneminde bu sorunu yaşarlar.
 

Kabızlığın sebepleri nelerdir?
Genel olarak endişe, üzüntü ve stres, fiziksel hareketsizlik ve lifli besinler içermeyen yiyeceklerin tüketimi kabızlığa yol açabilir. Hamilelikte kabızlığın artmasının sebeplerinden biri de hormon değişimleri sonucu bağırsak hareketlerinin azalmasıdır. Ayrıca genişleyen rahim de bağırsaklara baskı yapar. Tüm bu sebeplerle yiyeceklerin sindirimi ve bağırsak faaliyetleri yavaşlar.
Kimi zaman demir kullanımı da kabızlığa neden olabilmektedir.

Kabızlığı nasıl önleyebilir veya tedavi edebiliriz?
Önleme ve tedavi için yapılacaklar hemen hemen aynıdır. Aşağıdaki önerilerimize uyarak bu sorunun sıkıntılarından kurtulabilirsiniz:

Yüksek lif içeren besinler tüketin. Günde 25-30 gram lif alabileceğiniz sebze, meyve, tam tahıllardan yapılmış ekmek ve yulaf ezmesi gibi besinlere ağırlık verin. 
Bol su için; günde 10-12 bardak su içmeniz çok önemlidir. Özellikle sıcak ortamlardaysanız, çok terliyorsanız su tüketimize özellikle önem verin. 
Anne adayının moralinin yüksek olması, kendini mümkün olduğunca endişe ve kaygılardan uzak tutması, hem kendi hem de bebeğinin sağlığı için çok önemlidir. 
Kuru kayısı veya hoşafını tüketmek, hurma yemek de kabızlığa gidermede yardımcı olur. 
Haftada üç kez 20-30 dakikalık yürüyüşler yapın, hareketli olmaya çalışın; fırsatınız varsa yüzün. 
Demir alımı kabızlığa yol açıyorsa bu konuyu mutlaka doktorunuzla konuşun; gerektiği durumlarda doz azaltılabilir ya da ilaç değiştirilebilir. 
Hamilelik sırasında müshil tarzı ilaçları, rahimde kasılmalara sebep olabileceği için kullanmayın.

0 yorum :

Hamilelikte Uyuşukluk Ve Ağrılar


Uyuşukluk baş parmağınız, işaret parmağınız ve orta parmağınızın tamamını, ayrıca yüzük parmağınızın yarısını kapsıyorsa, bu olasılıkla karpal tünel sendromu olabilir.
 


Bu durum et kesme, piyano çalma, daktilo yazma gibi yineleyici el hareketlerini gerektiren işleri sürekli yapanlarda çok yaygın olmakla birlikte, gebelerde de sık görülür. Bu parmakların duyusunu sağlayan sinirin geçtiği bilekteki karpal tünel, gebelik sırasında (vücuttaki birçok başka doku gibi) şişer ve sinire baskı yapması sonucu uyuşukluk, sızlama, yanma ve/veya ağrıya yol açar. Belirtiler el ve bileği de etkileyebilir ve kola da yayılabilir.
Gebelikten dolayı ellerinizde biriken sıvı yüzünden, şişme ve birlikte ortaya çıkan belirtiler geceleri daha şiddetli olabilir. Yakınmalarınızın şiddetini arttıracağından, ellerinizin üstüne yatmaktan kaçınmaya çalışın. Uyuşukluk olduğunda ellerinizi yatağınızın yanına sarkıtmanız ve kuvvetlice sallamanız şikayetinizi hafifletebilir. Bu uygulama etkili olmuyorsa ve ağrı ya da tek başına uyuşukluk uykunuzla birlikte ortaya çıkıyorsa durumu hekiminizle birlikte değerlendirin. Bileklik takmanız ve her gün B6 vitamini almanız sıklıkla yararlı olur. Bazı kişiler akupunkturdan yararlanır. Kortizonlu (stereoid) ve kortizonsuz (nonstereoid) iltihap kurutucu (antienflamatuvar) ilaçların gebelik sırasında kullanımı önerilemez. Başka tedaviler başarısız olursa ve sorun gebelikten sonra da sürerse, basit bir ameliyat uygun olabilir

0 yorum :

Hamilelikte Şişmeler


 Önceleri, ödem (dokularda aşırı sıvı birikmesine bağlı şişme) gebelikte olası bir tehlike işareti olarak kabul ediliyordu. Artı hekimler hafif şiddetteki ödemin gebelikte
 beden sıvılarındaki normal ve gerekli bir artışa bağlı olduğunu biliyorlar. Preeklampsiyi düşündürecek başka belirtiler yoksa, ayak bileklerinde ve bacaklarda biraz şişme tümüyle normal kabul ediliyor. Aslında, kadınların %75'inde gebeliğin bir döneminde bu türden bir ödem gelişir. Sıcak havalarda, günün sonunda veya uzun süre oturduktan ya da ayakta durduktan sonra ödem gelişmesi oldukça sıktır. Çoğu kadın şişliklerin ertesi gün ya da birkaç saat yattıktan sonra büyük ölçüde kaybolduğunu fark eder.

Genellikle ödem biraz rahatsız edici olmanın dışında bir önem taşımaz. Rahatsızlığı azaltmak için bacaklarınızı yükseğe kaldırın ya da mümkünse, tercihen sol tarafınıza, yatın; rahat ayakkabılar veya terlikler giyin; lastik bantlı çoraplar giymeyin.

Şişlikler sizi çok rahatsız ediyorsa, korseli çoraplar giymeyi deneyin. Gebeler için şiş karına göre yapılmış külotlu çoraptan tutun, dizaltı çoraplara kadar bir çok çeşit satılmaktadır. Bu konuda hekiminizin önerisini de alın. Alışveriş yaparken, gebelik sırasındaki kilonuzu gözönüne alın. Korseli çorabı sabah kalkınca, ödem azken giyin.

Günde en az 2-3 litre sıvı alarak sistemdeki atık maddelerden kurtulması için bedeninize yardımcı olun. Paradoks şekilde, birçok kadında daha fazla sıvı almak sıvı tutulmasını engeller. Yine de, bir seferde iki bardaktan fazla içmeye çalışmayın, yer kalmayacak kadar midenizi doldurmayın. Normal bir gebelikte tuz alımının kısıtlanması (kan basıncı yüksek olan bazı kadınlarda tuz kısıtlanabilir) artık kabul görmese bile, fazla tuzlu yemek de su tutulmasını artıracağı için akıllıca sayılmaz.

Elleriniz ve/veya yüzünüz şişiyorsa, veya ödem 24 saat sonra bile azalmamışsa doktorunuza danışın. Bu türden şişmeler önemsiz olabilir, ama hızlı kilo artışı, kan basıncında yükselme ve idrarda proteinle birlikteyse preeklampsi (gebeliğe bağlı hipertansiyon) başlangıcı da olabilir.

PREEKLAMSİ
Bu durum gebeliğin 20. haftasından sonra kan basıncının yüksek olması ve idrarda protein bulunması ile tanınır. Preeklamsi bulguları her zaman açıkça anlaşılmayabilir. Ancak genellikle baş ağrısı, bulanık görme, karnın üst bölgesinde ağrı ve açıklanamayan bir sıkıntı hali olabilir. Ciddi durumlarda nöbet görülebilir.

Yüzde ve ellerde ödem (su birikimine bağlı şişlik) olması preeklamsinin erken belirtileridir. Ancak ödem, gebelikte pek çok kadında görülen bir durum olduğundan yanıltıcı olabilir. Daha güvenilir olan ve bu nedenle de gebelik sırasında DİKKATLE İZLENMESİ GEREKEN bir diğer kriter ise aşırı kilo alımıdır.

Preeklamsi olsun veya olmasın, KAN BASINCI DA gebelik sırasında mutlaka düzenli olarak izlenmelidir.

0 yorum :

Hamilelikte Vajinal Akıntının Sebepleri


Vajinal akıntılar kadınların doktora en sık başvurduğu hastalık şikayetidir.Vajina normal olarak nemli bir yapıya sahiptir.Vajina duvarlarındaki ve vajinanın içinde
 
 bulunan rahim ağzındaki bezelerden salgılanan sıvılar bu nemliliği-ıslaklığı sağlar . 
Vajina vücudun dışarıya açılımı olan boşluklarından bir tanesidir. Vajinanın ıslaklığı kadının sağlığı açısından gereklidir . Mühim olan var olan akıntının normal mi, yoksa bir hastalık habercisi mi olduğunu ayırt etmektir. Çünkü varolan akıntı kişinin hareketi, ayakta durması gibi nedenlerden dolayı yerçekiminin etkisiyle vajinadan dışarı akacak ve iç çamaşırında veya pedinde bir ıslaklık oluşturacaktır.Ve bu salgılanma herhangi bir hastalık veya sıkıntı yoksa sağlıklı bir kadında süreklidir. 

Normal vajinal akıntı berraktır ve sıvı yumurta akını andırır, koku yapmaz. Bu ıslaklığın kıvamı yumurtlama dönemi sırasında (adetin başlangıcından itibaren 14. gün civarı) biraz değişir ve sıvılaşabilir. Bunun amacı doğanın döllenmeye hazır yumurtanın döllenmesini kolaylaştırmak için salgının kıvamını değiştirmesidir ,Servikste(rahim ağzındaki) ve buradan salgılanan sıvılardaki tüm değişiklikler buradan spermin kolayca geçerek yumurtaya ulaşmasını sağlamak içindir.. Adet dönemine yaklaştıkça bazı hanımlarımızda vajinada bir koku olabilir ve akıntı rengi koyulaşabilir. Bu adet kanamasını oluşturan hormonların bu dönemde getirdiği etkidendir. 

Tanımladığımız dışındaki bütün akıntıları muayene oluncaya kadar bir hastalık belirtisi olarak kabul etmek ve en kısa zamanda doktora başvurmak sağlığınız açısından gerekli ve önemlidir.Rahatsız edici bir vajinal akıntıyla yaşamak kişinin hayat kalitesini düşürecektir. Kendinize olan güveniniz azalacak, kendinizi kötü ve huzursuz hissetmenize sebep olacaktır. Cinsel yaşantınızı ve partnerinizle olan ilişkinizi etkileyebilecektir. Daha da önemlisi sağlığınızı bozacak, kısırlığa veya daha kötü sonuçlara gidebilen olaylara sebep olabilecektir.

Akıntıların tedavisi sanıldığının aksine daha kolay ve de acısızdır. Hele hele belirtilerin ilk başladığı günlerde bize başvuran hanımlarımızın bu sıkıntıları çok daha kolay ve de basitçe çözülebilmektedir. En sık karşılaştığımız korku nedeni ise ya kötü bir şey çıkarsa diye düşünüp doktora başvurmamaktır.Var olan gerçek hiçbir zaman değişmeyecektir gecikmeniz karşılaşmaktan korktuğunuz olayları yok etmez aksine büyütür ve arttırır. Ve sonunda basitçe halledilecek bir sorununuz varken geçirdiğiniz (kaybettiğiniz) zaman, bu sorunu daha da büyümüş bazen de çözülemez bir hale de getirebilir.Gerçekleri görmemeye çalışarak yok edemezsiniz. Sağlıklı kalabilmek kendinize saygı duyabilmek (Kendine saygı duymayan insana başkaları da saygı duymaz) için, düzenli olarak bir sıkıntınız ve cinsel hayatınız olsun olmasın doktor kontrolüne gitmektir. Önerdiğimiz altı ayda birdir. Eğer sıkıntınız varsa hemen gitmek en faydalı olanıdır.İnsanın en değerli varlığı kendisidir.Bedenimize sahip çıkalım.

Hanımlarımız bu tip şikayetleri için doktora başvurmayıp kendilerine zarar verdikleri gibi, başka arkadaşlarına da önerilerde bulunup onlara da zarar verebilmektedirler. Benim kaşıntım vardı, doktora gittim mantar dedi veya mantar olduğunu düşünüp eczaneden şu.......... ilacı aldım, geçti.Senin de kaşıntın varsa, mantardır. Bundan kullan geçer demek verilebilecek zararların en büyüğüdür. Çünkü, her kaşıntı yapan beyaz akıntı mantar değildir. Bazı bu tip akıntılara verilen mantar ilaçları, daha fazla zarar verebilmekte, hatta kişiye geriye dönülmesi çok zor veya imkansız hasarlar 

- gebelik, 
- şeker hastalığı, 
- kortizon kullanımı,
- antibiyotik kullanımı, 
- bazen östrojen hormonu tedavileri, 
- bazı doğum kontrol yöntemleri, 
- sık ilişki, 
- fazla sayıda partner ve korunmasız ilişki, 
- tampon kullanımı, 
- sentetik iç çamaşırı kullanılması,
- çok dar giyecekler ,
- ıslak mayo veya çamaşırla oturulması
- vajinanın içinin çok sık ve sabunla yıkanması, 
- bazı ticari vajinal duşların kullanılması, kokulu tuvalet kağıtlarının bazıları
- aşırı klorlu havuzlara girmek mantar hastalığına yakalanma rizikosunu artırır.
- başkasına ait iç çamaşırı ve bu gibi şeylerin giyilmesi
-çok fazla diyet şekeri veya tatlandırıcı kullanılması 

Tedavi: tedavi hekimin muayenesinden sonra verdiği ilaçların düzenli kullanımı ile olacaktır,hekiminiz ayrıca size iç çamaşırlarınızı kaynatmanızı ve de sıcak ütü ile ütülemenizi de önerebilir.Bazen kişinin cinsel partnerine de tedavi vermek gerekir,aksi takdirde ilişki ile ona geçirdiğiniz veya ondan aldığınız mantar hastalığını tedavi olup iyileştikten sonra tekrar alabilirsiniz. 

0 yorum :

Hamileyken Kızamık Olmak


Çocuk ve erişkinde hastalığın seyri genellikle zararsız iken hamilelikte (özellikle ilk 10 hafta) geçirilen enfeksiyona bağlı olarak bebekte çok ciddi sakatlıklar ve ölüm
 
 olabilmektedir. Bu durum kısaca Konjenital Rubella Sendromu (Doğumsal Kızamıkçık Hastalığı, DKH) olarak adlandırılmaktadır. Özellikle gebeliğin ilk 10 haftası içinde laboratuar bulgularıyla kanıtlanmış kızamıkçık hastalığı geçiren bir annenin bebeğinin hastalığı alma olasılığı neredeyse %100’dür. Çocuktaki hastalığın yaptığı hasar virusun alınma zamanıyla doğrudan ilişkilidir. Eğer gebe ilk 3 ayda virusu alırsa bebekte DKH veya ölüm olma olasılığı %80-90 iken, 4.ayda bu risk %11-24, 5.ayda %6’ya düşmekte ve 5.aydan sonra bebekte önemli bir sakatlık veya hastalık beklenmemektedir. Eğer anne son adetinden 12 gün sonra döküntü olursa çocuğa bulaşma olmayabilir. Ama döküntü annenin son adetinden 12-14. günler arasında olursa bu oran % 31, hastalık annenin son adetinden 3- 6 hafta sonra ortaya çıkarsa % 100’ dür.

DKH ilk defa 1941 yılında tanımlanmış ve hastalık bir halk sağlığı problemi olarak önem kazanmıştır. 1964 ilkbaharında Amerika’da oluşan kızamıkçık salgını 1964 yılında Amerika tarihinde bir 11 Eylül saldırısı gibi binlerce DKH’lı hasta ve sakat bebeğin doğumuyla sonlanan bir felakete dönüşmüştür. 

DKH olan bebeklerde başlıca belirti ve bulgular aşağıda sıralanmıştır;

Göz : Katarakt,mikroftalmi(küçük göz),glokom(göz tansiyonu), retina iltihabı
Kalp: Patent duktus arteriosus(akciğer atardamarı ve aort arasındaki kanalın doğumdan sonra kapanmaması), pulmunor arter stenozu(akciğer atardamarında darlık), atrial septal defekt(kalp kulakçıkları arasında delik), ventriküler septal defekt (kalp karıncıkları arasında delik), myocarditis(kalp kası iltihabı)
Nörolojik:Sağırlık, mikrosefali(küçük kafalılık) , zeka geriliği 
Diğer: Gelişme geriliği, hepatosplenomegali (karaciğeer dalak büyümesi), trombositopeni (pıhtılaşma hücrelerinde azalma)

Virusu almış bebeklerin yarısından fazlası doğumda normal gözlenir. 17. gebelik haftasından sonra virusu alan bebeklerde ciddi hasar oluşması beklenmez. İlk 3 aydan sonra kalpte hastalık oluşumu nadirdir. Katarakt DKH olan bebeklerde doğumda ya da aylar sonra ortaya çıkabilen bir tablodur. Katarak bir veya iki gözde oluşabilir.

Tanı 
Asıl tanı yöntemi kızamıkçık kanda, virusu bulaştığında 1-2 hafta içinde yükselip çabuk kaybolan (4-8 hafta) IgM tipinde antikorların tespit edilmesidir. Döküntünün görülmesinden ortalama 4 haftaya kadar serumda kalabilir. Hemaglutünisyan inhibisyon antikorları hastalıktan sonraki dönemde pozitif olur. Yanlış pozitiflik tekrarlayan infeksiyondan, diğer viruslardan ve bilinmeyen nedenlerden meydana gelebilir. Kızamıkçığa özel Ig M antikor tespitinden 2 hafta veya daha sonraki günlerde Ig G antikorları tespit edilebilir.Rubella virüsü amniotik sıvıdan ve büyüyen hücre kültürlerinden elde edilir. Fakat bu test kısmen daha az duyarlıdırf ve 16.haftada yapılmalıdır.Kızamıkçık PCR ile de tespit edilebilir. 

Prognoz
Annede özel bir risk yoktur. Ancak bebekte özellikle gebelik haftasına göre ciddi sorunlar oluşabileceği yukarıda belirtilmiştir. Tüm beyin dokularının iltihabı (panensefalit) geç belirti olarak 20 ‘ li yaşlarda ortaya çıkabilir. Siroz, safra akışının bozulması (koleostazis), pankreas iltihabı (pankreatit) olan hastalar tanımlanmıştır. Şeker hastalığı (diabet) DKH ‘lı hastaların % 20’ sinde tespit edilmiştir.Tiroid hastalıkları ve glokom keza DKH’nin geç sekelleri olarak ortaya çıkabilir.

Tedavi
Bilinen bir tedavi yoktur. Asıl yapılacak olan aşıyla korunmadır. Herşeye rağmen gebeliğin 3 ila 10.haftalarında anne kızamıkçık geçirirse gebeliğin sonlandırılması önerilmelidir. Bebekte infeksiyon ve sakatlıklar 11 ve 18. haftalarda da mümkündür.Bu hastalara gebelik sonlandırılması önerisi yanı sıra perinatolojik tanı önerilebilir. Kordosentez (bebek kordonundan kan alma) bebekte kızamıkçığa özel Ig M anirokorlarını tespit etmek amacıyla kullanılır. Bebekte Ig M sentezi 12. haftadan sonra başlar. Fakat kızamıkçıklı bebeklerde antikorlar ancak 22. haftadan sonra bulunmuştur. Bu yüzden test 19 ila 25. haftalar arasında yapılmalıdır. 22.haftaya yanlış pozitif (hastalık olmadan testin pozitif olması) sonuçlar not edilmiştir.Erken gebelikte (ilk3 ay) kızamıkçık geçirenlerle temas eden gebelere immunglobulin yapılması bebeğin hastalanmasını ve doğumsal sakatlıkları önlemez ve bu amaçla kullanılmamalıdır. Kızamıkçıktan şüphe edilen kadınların doğumdan sonra aşılanması DKH yarısını önler. Gebelikleri sırasında kızamıkçıktan şüphelenilen kadınlar postpartum dönemde aşılanmalıdırlar. 

Asıl yaklaşım önlemek olmalı, bunun için tüm kız çocukları özellikle okul öncesi dönemde aşılanmalıdır. Bu yapılamazsa tüm gebelik isteyen kadınların planlanmış gebelikten 3 ay önce kanda antikorlarına bakılarak, kızamıkçıkla hiç karşılaşmamış olanların aşılanması en doğru yaklaşımdır.

0 yorum :

Gebelik Riskleri


Aileler gebelikte görülen sorunlar hakkında bilinçli olurlarsa anne sağlığı daha iyi düzeylere ulaşabilmektedir.Hamilelikte ilk muayene 1.ay sonunda yapılmalıdır. Bu
 
 muayeneler düzenli olarak 8 ay boyunca yapılmalı, 9.ayda 15 günde bir, son ayda ise haftada bire dönüştürülmelidir. Aylık muayeneler ultrason, kan ve idrar testleri ile tamamlanmalıdır. Yine erken hamilelikte ( ilk 3 ay ) hepatit göstergeleri, açlık kan şekeri, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri, kan grubu belirlenmesi ve TORCH denen erken hamilelik enfeksiyonları araştırılmalıdır. 

Aşağıdaki durumlarda hamilelikte riskten söz edilebilir: 
16 yaşından önce ve 35 yaşından sonraki hamilelikler, 
Daha önce rahim ameliyatı geçiren hamileler, 
Daha önceki gebeliklerde erken doğum veya düşük hikayesi, 
Daha önceki gebeliklerde ölü ya da sakat doğum hikayesi, 
Kan grubu uyuşmazlıkları, 
Çoğul hamilelikler, 
Hipertansiyonu olan hamileler, 
Bacaklarda ödem, kilo fazlalığı olanlar, 
Şeker hastalığı olanlar, 
İri bebek, 
Anne rahminde, fetal gelişme geriliğin, 
Bebeklere ait duruş ve geliş pozisyonu anomalileri ( Örn:makat veya transvers, yani yan duruş ) 
Hamilelik ve anemi (kansızlık durumu), 
Hamilelikte enfeksiyonlar, 
Hamilelik sırasında görülen kanamalar, 
Suların erken gelmesi, 
Erken doğum tehditi, 
Kalıtsal faktörler, 
Hamilelik ve çeşitli sistemlere ait hastalıklar.

Bunlar Nasıl Risk Oluşturur ? 
35 yaşından sonra ilk defa hamile kalan annelerde bebekte doğumsal anomali olasılığı artar. Bu ilk ve 2. dönem tarama testleri incelemeleri ile saptanabilir. Daha önce rahim ameliyatı geçiren annelerde ( myom, sezeryan gibi ) rahimde eski kesi yeri, hamileliğin büyüme ve kasılmaları ile yırtılma tehdidine açıktır. Çoğul hamileliklerde düşük veya erken doğum, bebekte ise büyüme ve gelişme geriliği olabilir. Hamilelikte gelişen ya da daha önceden var olan hipertansiyon ise, hem bebeğin büyümesini, gelişmesini engeller hem de anne karnında ölümüne yol açabilir. Ayrıca hipertansiyona bağlı komplikasyonlar anne yaşamını tehdit eder. 

Hamilelikte diyabet ( şeker ) veya diabetli ananenin hamileliklerinde; iri bebek ya da tam tersi büyüme geriliği olan bebek riski söz konusudur. Bu hastalık anne karnında veya doğumda ölüm riski yüksek bebek doğurma olasılığına da yol açabilir. Ayrıca diabetlerin tüm sorun ve komplikasyonlarını anne yaşayabilir. Normalden iri ( 4000 gr üstü ) bebeğe sahip annelerin hamilelikleri de risk altındadır. Transvers ( enleme ) ya da makat pozisyonunda gelen hamileliklerde, erken rahim kasılmalarıyla bebeğin oksijensiz kalması, su kesesinin açılmasıyla kordon veya uzuvların sarkması söz konusu olduğundan risk oluşturabilir. Hamileliklerin nerdeyse % 60'ında çeşitli düzeylerde kansızlık görülebilir. Fe, B12 ve folik asit desteği tüm hamilelik boyunca verilir. Kalıtsal hastalık taşıyıcısı anne ve bebek söz konusuysa, ailenin daha önce kalıtsal hastalık veya özürlü bebek öyküsü varsa, bu durumda anne adayının hamileliği, 16.-18. haftaya kadar biokimyasal , görüntüleme ve genetik testlerle incelenmelidir. 

Riskli Hamilelikler Nasıl Belirleniyor ve Tedavi Sürecinde Neler Gerçekleşiyor?
Hamileliğin 18-22 haftası arasında ayrıntılı hamilelik USG ve Doppler taraması (yapısal anomaliler ve gelişme geriliği saptanması için) ayrıca 11-14. hafta da ikili tarama veya 16-18. hafta da üçlü tarama testleri yapılmalıdır. Antenatal (doğum öncesi) bakım, normal hamilelikleri hedefler ve risk etkenlerini belirlemeyi amaçlar. 

Anne yada bebeği ilgilendiren risk etkenleri belirlendiği zaman tedavi hizmetleri kapsamındaki " Maternal-Fetal ( anne-bebek ) Tıp" boyutuna geçiş söz konusu olabilir. "Maternal-Fetal Tıp" boyutunda erken ve geç hamilelik dönemleri gündeme gelir. Bu kez mücadele alanı hamilelik değil , anne ve bebeğin sağlık problemleridir. Erken hamilelik dönemi, embriyo oluşumundan hamileliğin 24. haftasına kadar devam eder. Bu dönem tıpta "perinatal tanı" ( anne karnında), "fetal tedavi" ve "teratoloji" ( hamileliğe zararı olabilecek dış etkenler,örneğin; alkol,ilaçlar,ışınlar ) çalışmaları ile aşılmaya çalışılır. 

Bu programların amacı fetal ( bebek ) sağlık problemlerini olabildiğince erken saptamaktır. Gerekli ve uygun durumlarda ise fetal tedavisi ve rahim içi girişimler söz konusu olabilir. Demir ve multivitaminler ile gerektiğinde kortizon, düşük doz aspirin ve heparin de hamilelik sürecinde tedaviye eklenebilir. Enfeksiyonla mücadelede ise bebeğe zarar vermeyecek antibiotikler kullanılabilir.
 

0 yorum :

Hamileyken Halsizlik Çekmek


Erken gebelikte birçok gebe halsizlik ve şiddetli uyku halinden şikayetçidir. Genellikle 4. ayda düzelen bu durum muhtemelen gebelikte artan progesteron hormonuna
 
 bağlıdır. Bazı gebelerde özellikle gebeliğin erken döneminden itibaren nedeni bilinmeyen bir şekilde baş ağrıları olabilir. Hormonlardaki değişimler, gebeliğe bağlı diğer dolaşımsal değişiklikler veya psikolojik nedenlerle oluşabileceği düşünülmektedir. Yoğun kahve, çay gibi kafeinli maddeleri tüketenlerde gebelikle birlikte bunların kesilmesi de bir süre baş ağrısına neden olabilir. 

Gebeliğin ortalarında genellikle şiddeti azalır veya kaybolur. Baş ağrısı her ne kadar gebelikte beklenebilen bir durum ise de özellikle son 3 aydaki baş ağrılarının dikkate alınması ve hipertansiyonla ilişkili olup olmadığının değerlendirilmesi gereklidir. 

Gebelikte görülebilen baş ağrılarının azaltılmasında öncelikle ilaç dışı yaklaşımlar denenebilir. Şakaklara yapılan hafif masaj, gevşeme egzersizleri, yüze ve şakaklara uygulanacak sıcak kompres, hafif egzersizler, sakin bir ortamda yürüyüş gibi tedbirlerle geçmeyen baş ağrıları söz konusu ise o zaman doktorunuzun önermesi koşuluyla bebeğe zararı olmadığı iblinen bazı ağrı kesiciler kullanılabilir. 

Vücudunuzun uyarılarına kulak verin. Eğer yürüyüş yaparken nefesiniz kesilirse veya birden bire üzerinizde bir tonluk bir yük varmış gibi hissederseniz mola verin. 

Başkalarının size özen göstermesine izin verin. Anneniz ziyarete geldiğinde evi süpürme ya da toz almasına itiraz etmeyin. Ya da bırakın Pazar günü baba öbür çocuklarınızı hayvanat bahçesine götürsün. Alışveriş listelerini de kocanıza verin. 

Geceleri bir ya da iki saat daha fazla uyuyun. Gece haberlerini boş verin ve erkenden uyuyun. Bu arada eşinize sabah kahvaltıyı hazırlamasını söyleyin ki biraz daha fazla uyuyabilesiniz. 

Günlük beslenmenizin yetersiz olmamasına dikkat edin. Demir, protein ya da kalori eksikliği gebeliğin ilk aylarındaki yorgunluk hissini arttırabilir. Bu nedenle diyetinizi en az iki kez kontrol ederek günlük almanız gereken besinleri tam olarak alıp almadığınızdan emin olun. Kendinizi yorgun hissetmenizi çok fazla önemseyip de kafein, şekerleme ya da keklere bedeninizi güçlendirmeye çalışmalısınız; çünkü bu durumda kendinizi geçici olarak iyi hissettiğiniz de kısa bir süre sonra kan şekeriniz aniden düşecek ve kendinizi öncekinden de yorgun hissedeceksiniz. 

Çevrenizi kontrol edin. İşyerinizde ya da evinizdeki yetersiz bir ışıklandırma, havasız bir ortam ya da aşırı gürültülü yorgunluğa yol açabilir. Bu nedenle yakın çevrenizdeki bu tür sorulara karşı duyarlı olmalı ve düzeltmek için çaba göstermelisiniz. 

Uzun yürüyüşler yapın. İlk akla gelenin tersine, yorgunluğunuz hareketsizliğe ve yeterli hareket eksikliğine bağlı olarak artabilir. Bu nedenle uzun yürüyüşler yapmalı, yakındaki bir markete yürümeli, kısa bir mesafe koşu yapmalı ya da düzenli olarak gebelik alıştırmaları yapmalısınız. Ancak alıştırmayı çok da abartmamalısınız. 

Dördüncü aydan itibaren yorgunluğunuzda belirgin bir azalma olacaktır; ancak sizi doğumdan sonraki uykusuz gecelere hazırlarcasına yorgunluğunuz gebeliğinizin son aylarında yeniden artacaktır. 

Yorgunluğunuz şiddetliyse, özellikle de baygınlık, solgunluk, nefes darlığı ve çarpıntı ile birlikte oluyorsa bu durumu mutlaka doktorunuza bildirin.

0 yorum :

Hamilelik ve İdrar Yolu Enfeksiyonu


Üriner sistem enfeksiyonu bakterilerin neden olduğu bir enfeksiyondur. En sık mesane enfeksiyonu yani sistit görülür. Gebelikte enfeksiyonlara özellikle de idrar
 
 yolu enfeksiyonlarına meyil artar. Erken tanı konulur ve uygun antibiotik ile tedavi edilirse idrar yolu enfeksiyonları sorun oluşturmaz. Aksi takdirde enfeksiyon ilerleyip böbrekleri tutabilir ve buna pyelonefrit adı verilir. Ciddi bir enfeksiyondur. Hastada erken doğum gibi ciddi riskleri beraberinde getirebilir. Bu yüzden gebelik sırasında idrar yolu enfeksiyonu araştırılmalıdır. 

Neden Gebelikte İdrar Yolu Enfeksiyonu Sık Görülür ?
Normalde idrar steril bir sıvıdır. Herhangi bir bakteri veya diğer enfeksiyon etkenlerini içermez. Bunun nedeni devamlı idrar akımı ile idrar yollarının yıkanması ve üretranın yapısı dolayısıyla dışardan içeri bakteri geçişine izin vermemesidir. Gebelik döneminde bu mekanizmalar bozulur ve bağışıklık sistemi daha yavaş çalışır. Bu nedenlerle enfeksiyonlara eğilim artar. 

Mesaneye ulaşan bakterilerin hastada belirti yapmadan burada bulunmasına asemptomatik bakteriüri denir. İdrar kültürü ile tespit edilebilir. Bu durumda hangi antibiotiğe duyarlı olduğu tespit edilip tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde enfeksiyon ilerleyip sistit ya da pyelonefrite dönüşebilir. 

SİSTİT : İdrar yaparken yanma, sık idrara gitme ve bazen de idrardan kan gelmesi gibi belirtiler gösterir. Tam idrar tahlilindeki lökosit sayısı ile tanı konur. Enfeksiyonun nedeni ve hangi antibiotiğe duyarlı olduğunun tespiti için idrar kültürü ve antibiogram yapılır. Sonuca göre uygun antibiotik ile tedaviye geçilir. Hastaya idrar yollarındaki akımı artırmak için bol sıvı alması söylenir. 

PYELONEFRİT : Yan ağrısı, ateş, bulantı-kusma, halsizlik gibi belirtiler gösteren bir enfeksiyondur. Tek veya iki böbrekte görülebilir. Hastaneye yatırılarak tedavi edilmesi gerekir. Kültür ve antibiograma göre tedavi başlanır. Muayenede enfeksiyonun olduğu böbrek etrafına elle vurulduğunda belirgin hassasiyet saptanır. Ateş 38-40' ye çıkabilir. Tedavi edilmezse erken doğum eylemini başlatabilir. Tedavi sonrası tekrar idrar kültürü yapılacak enfeksiyonun tamamen geçip geçmediği kontrol edilmelidir. 

Tekrarını önlemek için neler yapmalı ? 
Bol sıvı gıdalar içmeli 
Sık idrara gitmeli, uzun zaman idrarını tutmamalı 
İdrar yaptıktan sonra daima önden arkaya tahret almalı

0 yorum :

Hamilelikte İdrarını Tutamamak


Hamile kadınlar kaçıncı aydan itibaren bu sorunu yaşayabilirler
Hamilelikte idrar kaçırma şikayetinden önce genel hatları ile idrar kaçırmadan
 
 bahsetmek konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Hamilelik sırasında idrar kaçırma kabaca iki sebebe bağlı olarak ortaya çıkar. Bunlardan birisi tuvalete gidene kadar idrar kaçırma ile kendini belli eden "urge inkontinans" diğeri öksürme aksırma gibi karın içi basınç artırıcı hareketlerle ortaya çıkan "stres inkontinans" tır. Urge inkontinansdaki faktör idrar torbası adalesinin bir nedenden ötürü irite olmasıdır. Gebelikte en sık sebep idrar yolu ve mesane enfeksiyonlarıdır. Stres inkontinanstaki neden ise idrar torbası ile idrarı dışarıya taşıyan yol olan üretra arasında yer alan sfinkter diye adlandırılan yapının zorlama karşısında dirençli davranamamasıdır. Hamilelikte idrar kaçırmanın nedeni henüz tam olarak bilinememesine karşın pek çok etkenin buna yol açabileceği düşünülüyor.

Bu nedenler nelerdir?
Gebeliğin ilk üç ayı içinde böbrekten geçen ve süzülen kanın miktarı artmaya başlar. İkinci üç ayında bu miktar en yüksek seviyelere ulaşır. Böbreklerden idrar yapımı artar. Bu sık idrara gitmeye, çabuk sıkışmaya yol açar. İdrar torbası ile büyüyen rahim arasında anatomik yer değiştirmeler meydana gelir. Genişleyen rahim, üzerinde bulunan idrar torbasını da beraberinde yukarıya ve geriye doğru çeker. Sfinkterin buna eşlik etmesi ile onu yerinde tutan bağ dokularında gerilmeler ortaya çıkmaya başlar. Gebelikte progesteron hormonu artar. Bu hormon, başta rahim olmak üzere pek çok organı istirahate ,gevşemeye sevk eder. Ancak progesteron hormonunun artışı ile ortaya çıkan gevşemeler aynı şekilde sfinkteri yerinde tutan dokularda da gevşemeye neden olur. Artmış progesteron östrojen reseptör sayısını azaltır. Bu da urge inkontinansa yol açan önemli faktörlerden biridir. Bu faktör idrar yolları enfeksiyonlarıyla birlikte hamilelik döneminde çok sıkışınca idrar kaçırmanın en önemli nedenleridir.

Kilo faktörü
Bunların dışında aşırı kilolu kadınlarda sfinktere binen yükün artması bir diğer sebeptir. Bazı kadınlarda ise yapısal olarak bağ dokuları güçsüzdür. Daha önce 4000 gramın üzerinde bebek doğuran kadınlarda bu doğum dikişli bile olsa, idrar kaçırma riski daha fazladır. Doğum sayısının artması, doğru orantılı olarak idrar kaçırma şikayetinin artmasına neden olur. Bu genel bilgiler ışığında idrar kaçırmanın belirgin bir gebelik ayından sonra başlayabileceğini söylemek mümkün değildir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonu olan gebelerde idrar kaçırma veya idrar yanmaları gebeliğin erken dönemlerinde de olabilir. Aşırı kilolu bir kadında veya yapısal olarak bağ dokusu güçsüzlüğü olanlarda öksürme, hapşırma ile idrar kaçırma erken dönemlerde görülebilir. Bazı kadınlarda ise gebeliğin sonuna kadar sık idrara gitme dışında başka bir şikayet görülmeyebilir.

Tüm hamilelerde bu sorun gözleniyor mu?
Hamilelerde en sık görülen sorun sık idrara çıkmadır. Neredeyse tüm gebelerde görülür. Sebebi de daha önce belirttiğim gibi böbreklerden idrar yapımının artmasıdır. Kilosuna dikkat eden daha önce hiç doğum yapmamış, idrar yolu enfeksiyonu geçirmeyen bir gebede hiçbir sorun görülmeyebilir.

Hamileyken idrar kaçıranların yapması gerekenler nelerdir?
Öncelikle doktorlarına bu şikayetlerden bahsetmeleri gerekiyor. ABD'de idrar kaçırma şikayeti olan kadınların yalnızca yüzde 28'i doktora başvuruyor. Ülkemizde bu oranın daha az olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi de utanma, çekinme gibi nedenlerle gebelerin öncelikle kendisinden daha deneyimli olanlarla problemlerini paylaşmalarıdır. Toplumda hanımların idrar kaçırmaları kanıksanmış olduğu için de bu şikayetler genellikle normal olarak değerlendirilmektedir. Doktora başvurulduğunda öncelikle idrar kültürü ve antibiyogram yapılarak idrar yolu enfeksiyonları birinci basamakta elenmelidir.

İdrar kaçırma bir rahatsızlık belirtisi mi?
İdrar kaçırma idrar kontrolünün henüz gelişmediği çocukluk dönemi dışında hangi yaşta olursa olsun normal bir olgu değildir. Gebelikte de normal kabul edilemez.

Hamilelikte yaşanan bu sorun doğumdan sonra da yaşanabilir mi?
Hamilelik sırasında ortaya çıkan anatomik ve fizyolojik değişikliklerin geri dönmesi, bu sorunların da gerilmesine neden olur. Bu süre de yaklaşık 6 haftadır. Genel anlamıyla sfinkterdeki hareketlilik diye anlatabileceğim "üretral hipermobilite"ye doğum sırasında ve doğumdan 3-5 gün sonra bakılmış. Bu ölçümde ileri derecede artma olanların sonraki hayatlarında stres inkontinans riskinin daha fazla olduğu tespit edilmiştir. Urge inkontinans şikayetleri ise genellikle geri döner.

İdrar kaçırma ile başvuran kadınlara ne gibi işlemler uygulanır?
Öncelikle idrar kültürü ve antibiyogram ile enfeksiyon araması yapılır. Enfeksiyon varsa tedavi edilir. Bundan sonraki basamak, gebe olmayan kadınlarda ürodinamik inceleme ile idrar torbasının fonksiyonlarının belirlenmesidir. Ancak gebelerde değişen anatomik ve hormonal yapı olduğu için bu inceleme doğum sonrası 6. haftaya bırakılabilir. Bu haftada şikayetler devam ediyorsa tetkik edilir. Gebe olmayanlarda bırakılacak bir diğer inceleme sistoskopi ile üretra ve idrar torbasının içinin gözle muayenesidir. Bu işlem de doğum sonrasına ertelenebilir. İdrar torbası doluyken yapılacak muayene ve bilinçli bir sorgulama, idrar kaçırma tipini belirlemede yararlı olacaktır. İdrar kaçırma tipine göre tedavi seçimi yapılmalıdır.

Tedavi şekli nedir?
Urge inkontinansda sebep enfeksiyonsa, uygun antibiyotik tedavisi yeterlidir. Progesteron hormonu artışının yaratttığı östrojen reseptör miktarındaki azalmaya bağlı olan inkontinansda lokal olarak uygulanabilen östrojen kremler fayda sağlar.

Bunun dışında işeme egzersizleri hastalara önerilebilir. Stres inkontinans varsa, perine kaslarını çalıştırıcı egzersizler şikayetleri etkin biçimde azaltır. Gebeliğin son döneminde üretral hipermobilite de ciddi artış tespit edilirse, hiçbir şikayet olmasa da perine egzersizleri önemlidir. Doğum sonrası 6 hafta süreyle bu egzersizin yapılması sonraki problemleri engellemede çok faydalı olacaktır. Doğum sonrasında eğer şikayetler devam ediyorsa, uygun olan cerrahi veya fiziksel tedavi metodu seçilmelidir. Hamilelik sırasında cerrahi tedavi uygulanmamalıdır. Doğum sonrasında da cerrahi tedavi ilk seçenek olmamalı, öncelikle egzersiz ve fizik tedavi seçenekleri denenmelidir.

Önemli olan özellikle stres inkontinansa yol açabilecek risk faktörlerinin azaltılmasıdır. Hamilelik döneminde anne aşırı kilo almışsa, şeker hastalığı varsa, bunun iyi düzenlenmesi, genel hijyen şartlarının sağlanması, risk faktörlerini azaltacaktır. Doğumun şekli, ileride idrar kaçırma şikayetine maruz kalma açısından önemlidir. Burada normal doğuma karşı olduğum gibi mesaj alınmasın istemem. Ancak iri bir bebeğin doğum sırasında pelvik dokularının aşırı gerilmesinin ileride idrar kaçırma şikayetine yol açacağı pek çok uzman tarafından ispatlanmıştır. Hatta doğumun dikişli doğum denilen epizyotomi ile yapılması da bu riski azaltmamaktadır. Bebek başı doğum kanalından geçerken pudental sinir üzerinde belli yerlerde bası yapar. Bu sinir üzerinde yapılan araştırmalarda normal doğumların yüzde 60'ında bu sinirde zedelenme olduğu, bunların yüzde 60'ının da kalıcı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sinirdeki zafiyet ileride idrar ve gaita tutamamaya yol açabilir. Bu nedenle doğum yolunun ve doğumun şeklinin (vakum, forseps kullanımı) kadının ilerideki yaşantısı açısından önemlidir.

İdrar kaçırma bebeği etkiliyor mu?
Genel olarak bebeğe zarar vermez. Ancak idrar yolu enfeksiyonları erken doğumlara yol açabilir.

1 yorum :

Hamilelikte İdrara Çıkma Sıklığı


Gebelikte, idrar kaçırma ve sık idrara çıkma şikâyetleri genelde birlikte görülür. Gebeliğin ilk üç ayında büyüyen rahimin, mesaneye ve böbrekten mesaneye uzanan
 
 idrar yollarına yaptığı bası ve hormonların idrar yollarında genişlemeye yol açan etkileri nedeniyle bu şikâyetler orkaya çıkar. İkinci üç ayda (3-6 ay) rahmin basısı nispeten azalır. Çünkü rahim leğen kemiğinin dışına doğru büyür ve böylece idrar

sıklığı azalır, idrar sıklığı üçüncü üç ay (6-9 ay) da tekrar sorun olmaya başlar. Çünkü bebekle birlikte büyümüş rahim olan tekrar idrar torbasına bası yapar.

Gebelik hormonlarının idrar yollarındaki düz kaslarda yaptığı gevşetici etkisi nedeniyle, idrar yollarında genişlemeye neden olur. Bu durum ise gebe kadınların genelde idrar kaçırmalarına yol açmaktadır.

Alınması Gereken Önlemler:
Gebelikte, idrar kaçırma ve sık idrara çıkma hadisesi, bütün gebeleri rahatsız eden en önemli sorun olarak kendini göstermektedir. Şikâyetleri gebelik süresince tamamiyle ortadan kaldırmanın imkânı yoktur. Ancak alınacak tedbirlerle şikâyetlerin nispeten giderilmesi mümkündür. Önerilen tedbirler: idrar torbası (mesane) mümkün olduğunca boş tutulmalı ve aşırı gerilmesini önlemek için idrar hissi oluşur oluşmaz boşaltılmalıdır. Gün içinde yeterince sıvı alınmalı, ancak geceleyin uykunun bölünmesi ve gece idrar kaçırmanın önlenmesi bakımından sıvı alımı bir miktar azaltılmalıdır. Kahve, çay, kola gibi kafeinli içeceklerden kaçınılmalı ve karın-kasık bölgesindeki kasların güçlendirilmesi maksadıyla "kegel egzersizler"! yapılmalıdır. (Kitabın ilerdeki "Egzersiz" bölümünde bu egzersizlerin nasıl yapılacağı konusunda ayrıntılı bilgi verilmiştir). Alınan tüm tedbirlere rağmen idrar sızması önlenemiyorsa astarlı külotlar kullanılabilir.

Gebelikte idrar kaçırılma miktarında artma, sık idrara çıkma, idrar yaparken yanma, sızlama ve idrar renginde değişikliğin olması gibi durumlarda zaman kaybedilmeden doktora müracaat edilmesi gerekir.

0 yorum :

Your left Slidebar content. -->